Senai Demirci üslubunu sevdiğim yazarlardan.
Birincisöz'ün de üslubunu sevdim,hem de pek sevdim. Bir Risale-i Nur Yorumu diye tanımlıyor kendisi kitabı. Etkileyici bir yorum benim dünyamda. Çünkü bana Kur'an-ı Kerimi nasıl dikkatli okumam konusunda bir uyarı gibiydi. Her kelimenin anlamının ne kadar da önemli olduğu, bu yüzden bir ayet üzerinde ne kadar da çok düşünmem gerektiğini hatırladım. Evet hatırladım, unutuyorum çünkü bazen...
Bazı kısımlara gözüm fazlaca takıldı.
"..Yani kişinin afaktan aldığı biligiler, kendine nasıl baktığına göre 'pek fena' ya da 'pek güzel' olabiliyor."
Kendimizi O(c.c)'nun kulu olarak tanımlar ve O'nun adıyla hareket edersek her olay 'pek güzel' hale gelecektir. Yaşadıklarımızda hikmet aramaz isek işte o zaman, her şey 'pek fena bela'lar silsilesine görecektir.
Bir de sepet örneği vardı ki, çok sevdim. Durumu çok güzel betimlemiş.
"Sepet denize dalmışken sanır ki, denizin hepsi içindedir. Sanır ki; denizden aldığı kendine kalacaktır. Sepet dediğin, teni delik deşik bir kaptır; su tutmaz... Sen sen ol 'doydum' deme. Sen sen ol 'oldum' deme. Sana düşen hep denizde kalmaktır. Sende olan denizdendir ama deniz değildir. Sana düşen kendini doldurmak değildir. Denize dal ve orada kal yeter. Sular her daim içinden geçsin yeter, böylece hep temiz kalırsın."
Bazen insan tam da bu yanılgıya düşmez mi, her şeyi bildiğini, ve doğru yaptığını sanır. Azıcık denizden dışarıya bakayım der, ama bir andan o bildiklerinin hepsinin denize düşüverdiğini görür.
Hep denizin içinde kalabilmek duasıyla..
Hoşça bakız zatınıza.
PS: Kuranı anlamak adına bir uyarıcım da şu yazı oldu son zamanlarda, sevgili Kumbaramdaki Kelimeler'in yazarının kaleminden Arapça'nın A'sı.