30 Eylül 2011 Cuma

Çekmekten Usanmadığım Yer; Köyüm.


Yağmurlu bir Eylül günüydü. Vedalar başlamıştı. Anneanneye de Allahaısmarladık denmeliydi, sıla-i rahim unutulmamalıydı. Köyüm'e doğru yola çıkıldı.


Yağmura yakalanmadım, anneannenin duasının hikmetiydi belki kim bilir (O(c.c) bilir!). Durakta beklerken gözümü takılan kareler oldu.




Anneannenin yaşadığı köydü sevilen.
O'nun şu kapının önünde oturması, 'Sizi bekliyordum.' demesiydi mutlu eden. Ki o kapı için benim peşime takılan arkadaşlarım vardı. O kapının mavisi huzur demekti. Geniş bir kapıydı, çünkü o kapının geleni pek çoktu.




Lastik ayakkabıları bilir misiniz ? Bahçeye girmek için kullanılır, ya da köyde çoğu zaman kullanılır. Onlarla bahçede ayağından çıka çıka dolaşmaktı sevilen.


Ve penceresi sevilir. Anneannenin orada oturup çocuklarını, torunlarını beklemesi sevildiği gibi. Her pencerede biraz hüzün, biraz umut yok mudur sizce de?


Benim anneannem tavuk aşığıdır desem abartmış olmam bence :) Bazen derdidir tavuklar, yumurtladıklarında neşesi, yavruladıklarında sevincidir. Anneannenin yumurtalarıyla mutluluğuydu sevilen. 




Köyüme olan sevgimi dinlediniz :)

O halde hoşça kalasınız!

19 Eylül 2011 Pazartesi

Uykucu T-shirt

Yine bir hediye isteği üzerine ortaya çıkan t-shirt. Hediye edeceği kişi uykucu olunca, 'bay uykucu' yazalım dedik :) Gözlük figürünü çok sevdim, bir an önce kendime de yapmalıyım.


 
   Sevgiyle kalın!

En Yakışıklı Model.

MaşaAllah deyin yeter :)



Her halini severim!


Yatağında pek mutlu oluyordu :)




Papyonun en yakıştığı erkek bence karşınızdaki :)





Bazı fotoğraflar hakkında konuşmaya gerek kalmaz.





En sonda, en sevdiğim fotoğraf! Annelik güzel şey olsa gerek :)

Ankara'dan Arda Kalanlar.

 Dönüşü gerçekleştirdim. Hoşbulduuk!
 Ankara'ya dair elimde pek bir şey kalmasa da bir kaç fotoğrafla özletleyebilirim bu güzel Ankara turunu. Evet güzeldi :)
 Bu turun bir de şöyle bir özelliği vardı ki; bir ilk gerçekleştirdim. İlk defa internetten tanıştığım biriyle yüzyüze görüştüm, blogger değil o bir twitdaş :) Liseden arkadaşımın arkadaşı/ymış meğer. İyi ki tanıdım dediklerimden oldu. 


Vaktimin bir kısmı metro-ankaray ikilisinde geçti tahmin edeceğiniz üzere.

  
Ankara'ya dair gözüme takılan pek bir şey yoktu doğrusu :)




Bahar'a kahvaltıya gittik, Emek durağının hemen yakınında. Kahvaltı harikaydı.









Hoşça bakın zatınıza.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Şimdi Vefa Vaktidir! -2-

  Ankara'ya yolculuk mevsimi gelmiş.
  Sebebi Ankara'ya olan özlemim değil biliyorsunuz ki Yahya Kemal amcamıza katılanlardanım.
  Sebebi içinde sevdiğim/özlediğim insanları barındırması.
  Geçen sene gitmeden yazmıştım, yine bana yolculuk gözüktü. İstanbul'a gitmeden bir Ankara yolculuğu yapmalı, İstanbul'un kıymetini anlamaya sebep desem Ankaraseverlere haksızlık etmem bence :) Sevenlere bir lafım yok ki.
  Ben şimdi bu kadar konuşuyorum ya Ankara hakkında, tayin mayin işleri geldiğinde tekrar görüşürüz :) Belki o zaman 'Fena değil canım Ankara da, büyükşehir sonuçta.' falan derim haberiniz ola :)
  Neyse konumuz 'Ankara' mı, 'vefa' mı her seferinde karıştırıyorum ben de ya hu, uyarsanıza beni!

   Vefa dedik de, Vefa/sızım!
   İtiraf etmesi zor. Ama öyle.. Vefa mevsimlerim var sanki. O mevsimlerde vefasızlığımı hatırlayıp, 'vefa vakti şimdi!' dediğim.
   Bazen kendi hayatıma fazla dalıyorum. Dertlere, sıkıntılara, kendimi kendime getirmekle geçiyor vakitlerim.
   Şimdi tatilde böyle güle oynaya yazıyorum, oh ne ala :) Siz beni bir de okul başlayınca görün! A pardon göremiyorsunuz ki, bloga da vefasızlık yapıyorum/her değer verdiğime de yaptığım gibi!
  
  Şimdi bana bu sene böyle olmaması için dua eder misiniz?
  Bence edersiniz :)
  Ben de size duayla kalın derim.

  Bana yarın yolculuk var!

Mimler Çokmuş.

 İlk düzenli okuduğunuz blog ve hissettikleriniz;


 Öncesinde bloglar dikkatimi çekse de, ilk defa uzun süre sayfayı kapatmadan okuduğum blog olmuştu kenardaki notlar. Zaten var olan blog açma isteğimi daha da artırmış, bir kaç gün sonrasında blog açmıştım. Hala keyifle okurum blogunu :) Bazen sorgulatır, bazen güldürür, bazen eğlendirir, bazen bilgilendirir, kısacası çok şey katar bana.

Sanal alemden tanışıp görüştüğünüz Bloggerlar;


 İtiraf etmek gerekirse, blogu ilk açtığım zamanlar -birilerine bir şeyler anlattığımı düşündüğüm, ama aslında kimsenin beni okumadığı, '0 yorum'la tekrar yazmak için aşka geldiğim zamanlar oluyor bunlar-  yazılarında buradan çok sevdiğim insanlarla tanıştım diyen bloggerları anlayamıyordum, ve öyle olacağımı da düşünmüyordum. Fakat artık bazen bir sorum olduğunda hemen gerçek hayatta tanıdıklarımdan önce sorabileceğim birileri oluyor bazen, ya da bazen 'İyi ki blogum var, böyle tatlı insanlarla tanıştım!' diyebileceğim durumlar oluyor. Fazla uzattım biliyorum, tüm bunlar 'Yüz yüze görüştüğüm hiç bir blogger yok daha.' demek için değildi tabi ki, ama öyle :) Şöyle bir durum var ki; görüşmeyi çok istediğim biraz daha yakından tanıyıp blog dışında görüştüğüm bloggerlar var; mesela DerkenarZeynepMavi kuşDemetTaze kahveSaliha :)


Blog dünyasına adım attığınızda, gökyüzündeki yıldızlar kadar parlak gelen, asla onun gibi olamam diye düşündüğünüz Bloggerlar;


  Böyle bir blogger hiç olmadı ki.

Kendinize yakın bulduğunuz Bloggerlar;


  Gün geçtikçe arttığını hissediyorum bu kategorideki blogların, öyle güzel, öyle içten bloglar var ki; gördğümde neden daha önce keşfetmemişim ki diyorum bazen :)

 - Başta Demet geliyor :) Kendisine de hep söylerim, ortak çok noktamızın olduğunu hissediyorum bazen. Hobi alanlarımız uyuşuyor mesela. Yazıları çook uzun olsa bile okuduğum nadir bloglardan biri olması da, yakınlığının göstergesi diye düşünüyorum.
 - Derkenar(kenardaki notlar blogunun sahibesi)'ın başta söylediğim gibi ayrı bir yeri var, ayrıca fikir olarak da yakın bulurum kendisini :)
 - Zeynep var mesela, kendisinin samimiyeti yanında yazılarında samimiyet hissettiğim :)
 - Saliha'yı unutmamak lazım, çoğu yazısını okurken 'Evet yaa ben de böyle düşünüyorum.' diyor olmam ne kadar yakın hissettiğimi açıklamak için yeterli sanıyorum :)
 - Bu yazıyı yazmama vesile olan Luna da yakın hissettiklerim arasındakilerden :) Yakın hissetmek sadece aynı şekilde düşünmek anlamına gelmiyor bana göre, samimi buluyorsam da yakındır bana, öylese Luna!
 - Kahve Bahane'nin de bende ayrı bir yeri var, blogumu okumak için hiç durmadığı kadar bilgisayar başında durduğunu söylemişti bana, ve çok mutlu etmişti beni. Dost kahvesi tadında!
 - Annetırtılkelebekkız yeni keşfettiğim bir blog olmasına rağmen, bu kategoride bence :)
 - Ne eserse yazıyorum ise zaten yakınımda olan biri :)

Moda blogları arasında en sevdiğiniz Blogger;


  Her yazısı modayla ilgili olan, ünlülerden falan bahseden moda bloglarını çok sevmiyorum. Ama kendi tarzını paylaşan marbling of the world ve LaVieEnRose 'u takip etmeyi seviyorum.

Yazılarını okurken keyiflendiğiniz Bloggerlar;


 İlk önce özellikle fotoğraflarıyla keyiflendiğim bloggerlardan bahsetmek istiyorum.
Cafe Nohut başı çekiyor dersem diğerleri alınır mı ki? Alınmayın ama, içimi açan fotoğraflarına bayılıyorum onun :)
Seyhan, azar azar fotoğraf koysa da seviyorum onun fotoğraflarını.
Zeynepin evi, düğün fotoğrafçılığı da yapan Zeynep'in fotoğrafları da bazen hüznü, bazen mutluluğu, bazen umutu hatırlatıyor.
Edabellaa kendini fotoğraflarla anlattığını söyleyen Edabellaa'nın farklı bir havası var adlandıramadığım :)

 Okurken keyif aldığım bloglar da oldukça fazla en başta gelenleri söylüyorum:
Yolun Neresindeyim, Japon eşiyle birlikte Japonya'daki hayatını okumak çok keyifli :)
Deli Anne; deli olmasıyla olan ortak noktamızın yanında anneliğini, ve daha bir çok konudaki fikirlerini okumayı seviyorum.
Bir Güzel ÇiftOkuyan KediŞu Bu O da diğer keyif aldıklarım :)

Adı geçen herkes mimleniyormuş, anlaşılan o ki mimlenen bir sürü kişi var.

 Farkındayım en uzun yazılarımdan oldu bu. Aslında yapmayı istediğim bir sürlü adım atamadığım bir şeyi yapmama vesile oldu Luna :) Uzun zamandır, ayın blogu tarzında bir şey yapıp sevdiğim blogları paylaşmayı istiyordum (hala da yapabilirim belli olmaz da) hepsini bir postta toplamak da fena olmadı değil hani :)

 Hoşça bakın zatınıza! :)


Şirinler/miş.

  Sevgili Loveorleavebruno beni mimlemiş. Mimler bazen stres olabiliyor benim için, bu da öyle olanlardan biri sanırım.
  Mim konusu: Hangi Şirinsin?
  
  Hangi şirinim ben de bilmiyorum aslında. Tüm kategorilerini de bilmiyorum desem yanlış olmaz heralde. Vikipediyi açıp baktım, hangi şirinler varmış diye ama orada çıkanlardan bir gözlüklü şirin bir de süslü şirine ucundan benziyorum diyebilirim.
   Şöyle bir durum var ki; gözlüklü şirine sadece gözlüklü olmamdan dolayı benziyorum, onun gibi çerçeveli bir gözlüğüm var :) Gevezelik konusunda benzediğim hiç söylenemez. Sevdiğim insanların yanında bazen çenem düşse de, çoğu zaman dinleyici olmayı sevenlerdenim.
   Süslü şirin dediysem, makyajdır, kaşına gözüne bakmadır hiç anlamam öyle şeylerden. Bu durumda pek de süslü olduğum söylenemez, ama kendi çapımda kıyafetlerime dikkat ederim, uyum severim.

   Bir de şirinleri 12 Kasım depremi günü izlemiştim en son, bu yüzden her şirinler dendiğinde aklıma deprem gelir. Bu da dipnot olsun.
  
    Ben bu mimi çok benimseyerek yapmadığım için kimseyi mimlemiyorum :)

   Haydi kalın sağlıcakla.

Büdüt: En keyifli mim seçiyorum bunu :)

12 Eylül 2011 Pazartesi

Bir Karpuz Masalı.

 Karpuz sevenler hep böyle tatlı mıdır ki?
 Ben bence karpuz sevenlerin en tatlısını buldum. Kardeşciğim bu sıralar herşeyin 'EN' ini bulma merakında, bana da bulaştı heralde :) Oyunlarda arkadaşına 'Bak şimdi bu dünyanın EN hızlı dönen salıncağı olsun.' gibisinden şeyle söylüyor. Bu parantezi kapatıp, en tatlı karpuzsevere dönelim.



'Poz ver hadi' deyince öylece bekleyen çocuk gördünüz mü hiç? :)




                                                      Mutlu kalın :)

Dipnot: Maşallah demeyi unutmayın sakın ola :)

Gecikmiş Doğum Günü.

Geçen sene de kutlamıştım, şimdi yine kutluyorum yavrucuklarımın doğum günüydü dün !
17 yıl önce 11 Eylül'de dünyayı şenlendirmişler, ikisi birlikte dünyaya gelerek :)
Sonra büyüdükçe kuzenlikten öte bir bağ oluşmuş aramızda, herşeylerim kategorisine dahil insanlardan ikisi onlar da!
 Fotoğraf çekerken modellerim, tişört boyarken destekçilerim, blog yazarken okuyanlarım, yorumlayanlarım her zevk aldığım şeyde yanımda hep onlar var.
 Bu yüzden iyi ki varlar! :)
 İyi ki doğmuşsunuz canlarım!

 Daha önce de söylemiştim, sevdiğim insanlara sadece maddi gücümle birşeyler almanın yanında el emeği bir şeyler yapmadan geçemiyorum. Bu onlara verdiğim değerin göstergesi sanki bana göre. Yine onlara özel bir şeyler olmalı, ve anlamlı olmalıydı. Birinin adı Sema'ydı, gökyüzünü bu yüzden severdi. Diğeri ise müzik dinlemeyi sevmesinin yanında adının Seda olması da ses figürüyle bir bağlantı içerisinde olmasına sebepti benim gözümde;



                                                        Sevgiyle kalasınız.

Kardeş Hediyesi.

  Kardeşimi tanımayan kalmadı heralde. Gülmeme sebep insancık. Tabi ki arada bir deli eder beni o ayrı. Bazen lafları şaşırtır, bazen çocukluğunu gösterir. Ama beni iyi tanıyanlardan biridir o :) 'Abla sen bunu beğenmezsin kesin.' ya da 'Aaa abla bak tam senin istediğin gibi.' demeyi de unutmaz.
  Doğum günüm geçti biliyorsunuz. Kardeşciğim de pazardan ablacığına bayram harçlıklarından kullanıp antika tarzda bir oyuncak araba almış. E demiştim ben benim sevdiğim şeyleri bilir diye :)





Bebeğiyle de fotoğrafını çekmezsek olmazdı değil mi ama?


                                                     Hoşça bakın zatınıza :)

6 Eylül 2011 Salı

Fotoğraf Sevdası Diyorlar Buna.

  Fotoğraf çekme tutkusu..
  Son zamanlarda pek rastlanır bir durum öyle değil mi? Hem de en profesyonelinden(!), çekimler değil makinalar yanlış anlamayın :) Yok canım kimseye laf atmıyorum, çok profesyonel çekimler de var artık.
   Ben ise;
   Amatör fotoğrafsever.
   Cep telefpnumla çektiğim fotoğraflara bakan insanların, 'Sen bir makina al yaa.' deyişiyle güvenim gelmişti. Teknik anlamda hiç bir bilgimin olmamasının yanında, fotoğrafçılıkla ilgili bir şeyler okumuşluğum falan da yoktu. 'İçgüdüsel mi nedir?' desem, çok mu ukala olurum ki. Geçen sene doğum günümde bir fotoğraf makinamın olmasıyla, e biraz teknik bir şeyler öğreneyim artık dedim. Bir kaç okuma, bir kaç arkadaş yardımı, az bir bilgim var şuan. Bu arada makinam da süpersonik olanlardan değil- FujiFilm S1700-. Bu kadar basitlikten sonra, kendimi 'fotoğrafçı/photographer' olarak adlandır(a)mıyorum tabi ki :)
  Benimki sadece 'Fotoğraf Sevdası'.

  Uzun zamandır, kendime yapmak istediğim tişörtü yaptım sonunda. İlk kabaran kumaş boyası denememi de yapmış bulunmaktayım. Farklı duruyor, ama üstünden ütüleyemiyorum, bazı yerleri kırık gibi duruyor falan çok cesaret edemem bundan sonra heralde. Kendime yaptığım için gözden çıkarmıştım tişörtü :)
 
Ortaya bu çıktı:







Sevgiyle kalasınız :)