Dün Dövüş Klubü filmini izlerken şu replik dikkatimi çekti: ‘Sadece her şeyi kaybettikten sonra özgür kalabilirsin.’ diyordu Taylor. Düşündüm de gerçekten öyle değil mi? Çok fazla sahipleniyoruz hayatı, bu yüzden oluruna bırakmak da zorlaşıyor ve acı çekiyoruz. Çünkü kaybetme fobimiz var!Can Dündar’ın da dediği gibi ‘Hem hiçbir şeyin olmazsa kaybetmekten de korkmazsın.’ Herşeye sahibiz ve korkuyoruz. Evimizi, eşyalarımızı sahipleniyoruz, markalara takılıyoruz ve onlarca para verdiğimiz için kaybetme korkumuz daha da artıyor. İnsanları sahipleniyoruz, paylaşmıyoruz, bunlara takılarak anı yaşayamıyoruz. Bakın insanların sevdikleri birinin ölümünden sonraki hallerine, sahiplendiğini kaybetmenin acısı, kendine üzülüyür o kişi. Çünkü sevdiği zaten öldü, sevdiğine bir şey olacak diye bir üzüntü değil, ben ‘onsuz’ ne yaparım üzüntüsü, oysa sevdiğinin O’na döndüğünü düşünse sevinmeli bu noktada ve hayatına devam etmeli. Tıpkı Hz.Mevlana’nın ölümü düğün gecesi ilan etmesi gibi. Kendimizi sahipleniyoruz, vücudumuzu. Unuttuk mu yoksa, o bile bizim değil, O’na ait! Her şey O’na ait değil mi aslında, sanırım bu noktada çok düşünmediğimizden bu derece sahiplenmemiz ve ait olma isteğimiz. Hz.İbrahim’in Bakara süresindeki cümlesi aklıma geliyor burda ‘Teslim oldum Rabb’ine alemlerin’! Herşey O’nun mülkünde diyorsak, bırakın mülkü sahibine, teslim olalım! İşte o zaman örgürleşeceğimiz anı mutlulukla izleyeceğiz.
Sahiplenmeyeceksin, teslim olacaksın alemlerin SAHİBİNE!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder