21 Aralık 2010 Salı

Neye Teslimiyet?

   Aliya İzzetbegoviç’in kitabını okurken gözüme ilişen satırlardan sonra düşündüm de haklı aslında. Bir arkadaşının ‘ideal’ müslümanı tasvir edişin, eleştirmiş yazar. Şöyle tasvir ediyormuş : ” Her türlü kötülükten sakınan, sokakta dövüşmeyen, kovboy filmleri izlemeyen(onun yerine müzik okuluna giden), futbol oynamayan(çünkü bu spor çok fazla serttir), uzun saçı olmayan, kızlarla gezmeyen(“zamanı gelince ana ve babası onu evlendirir”) bir çocuğu tasvir etmektedir. O asla bağırmaz, ses, hiçbir yerde duyulmaz, o her zaman her yerde teşekkür eder ve özür diler. Hakkını yiyorlar, o susuyor, şamar vuruyorlar o karşılık vermiyor. “ 
    Evet, İslamı çağ dışı, zayıf gösterenler ne yazık ki yine onu temsil etmeye çalışan bizleriz aslında. Biz ona karşı saldırılarkarşısındaki zayıf halimizle, onu da zayıf hale getiriyoruz. Her yerde, herşeye hoşgörü diye bir şey olmamalı, olamaz da, insan değerlerini savunmadıkça, değersizleşmeye başlar. Ve bu noktadan sonra benimsediği şeyin doğruluğundan şüphe ve beraberinde kötü teslimiyet gelir. Bugün de durum böyle değil mi? Senin değerlerine laf atılıyor, sen ‘hoşgörü’ deyip susacakmısın? Ama susuyoruz, sahiplendiğimiz şey utanılacak birşeymişcesine. Savunduğu değerlerin doğruluğuna inanan ve onunla övünen bir müslüman kimliğine ihtiyacımız var. Bu demek değildir ki, seninle aynı şeyi düşünmeyene bağır, çağır. Bahsetmek istediğim, hoşgörüsüzlük falan değil, yanlış anlaşılmasın. Bahsettiğim şey, seninle aynı görüşü savunmayan nasıl seninle düşüncelerini paylaşıyorsa, sen de düşündüğü şeyin kötü bir şey olmadığından emin biri olarak bunu anlatabilir, ya da savunuabilirsin ( ben buna hoşgörüsüzlük demiyorum, siz ne dersiniz bilmem :) Kur’an da mücadele etmeyi öğütlerken bizdeki bu ‘herşeye’ teslimiyetin sebebi ne ola? Teslimiyetimiz sadece O’na olmalı.
    Bu konunun aslında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Bazen bahsettiğim şeyin çok aşıldığını da görüyorum ve bunun da benimsediğin değerlerin farkında olmamak olduğunu düşünüyorum. Bazı ‘hakiki’ müslüman olduklarını düşünen insanlar var,bunların her konuda benimsedikleri bazı düşünceler var ve bu düşünceler dışına çıkanlara tabiri caizse afaroz edercesine davranıyorlar ve hakikaten ‘fazla’ konuşuyorlar. Benim anlatmak istediğimle bunun bir alakası yok tabi ki.

2 yorum:

Ömer Gümüşoğlu dedi ki...

Teslimiyetimiz sadece O’na olmalı.


O kadar doğru ki, Yusuf İslam eğer Kur'an ı tanımadan müslümanları tanısaydım kesinlikle müslüman olamazdım diyor. Biz biraz islamiyeti gelenekten büyüklerimizden gelenlerle yaşadığmız için dinimizin insanlık için gereklik bir fıtrat meselesi olduğunun dışında kalıyoruz. Ve bir din olarak ibadet ediyor ya da etmiyor ama müslüman olarak yaşıyoruz. islamiyet yaşam biçimi olmadıkça bizim için bu da böyle devam ediyor. Allah O'nun yolunda olmayı yaşamımıza aksettirsin ve dinimizi doğru yaşamayı nasip etsin.

Delibu! dedi ki...

Evet çok haklısınız, güzel bir noktaya değinmişsiniz.